Seni Yeneceğim New York?!?!

New York'a varıp, otelden çıktığımızda cadde aralarından gökdelenleri, Empire State Building'i gördüğüm an, eski Türk filmlerinde işlenen Anadolu'dan gelen insanlar gibi hissettim kendimi. Bir an Haydarpaşa tren istasyonunun merdivenlerinde ki Kemal Sunal, diğer bir anda da büyük bir apartmanın tepesine çıkmış inşaat işçisi rolündeki İbrahim Tatlıses oldum. İçimden  "Seni Yeneceğim New Yorkkk" derken buldum kendimi.
Oysa ki buraya gelmeden 12 gün geçirmiştim Amerika kıtasında. Alışmamış mıydım o uzun caddelere, yüksek binalara? Toronto, Montreal, Boston beni New York'a hazırlamaya çalışmış sadece..Ellerinden bu kadarı gelmiş yapacak bir şey yok..
Seyahatin son halkasından başlayıp geriye doğru anlatmayı düşünüyorum böylesi daha iyi olacak sanki.


Kanada ve Boston'dan sonra 5 gece konaklayacağımız New York'a vardık. Daha da doğrusu New York City.. Yazıları okuyanlar ve beni tanıyanlar bilir. Ben bir hayli, filmlerin ve Amerikan dizilerinin içinde yaşarım. İzlerken o dizinin karakteri, filmin baş oyuncusu olurum. Karakterin içine epey bir girerim. Bundan dolayı da New York'u karış karış demesem de az çok bilirim. Person of Interest yüzünden her lamba direğinin altından geçerken 'You've been watched' demem de bunu etkisi. Elimde değil tutamıyorum kendimi.

Manhattan bölgesinde kalabileceğimiz bir otel ayarladık. Yeri çok güzel kendi fena olmayan bir otel. http://www.parksouthhotel.com/default-en.html Otele eşyalarımızı bıraktıktan sonra elimizde harita sokaklarda yürümeye başladık. Gitmeden önce New York City Pass almayı düşündük ama çılgın gibi oraya çıkacağım, şuraya gireceğim demiyorsanız size pahalıya patlayan bir kart. Farelerden, tuvaletini her yere yaptığını duyduğunuz evsizlerden, böceklerden korkmuyorum diyorsanız, 7 günlük sınırsız 30 dolar olan subway bileti size göre. Bu söylediklerimi de görmedim bu arada, şanslıydık belki de ama bazı durakların korkunç derecede pis olduğunu görüp şaşırdık. Bir de ben Paris, Londra metrosu biliyorum bu da öyledir demeyin bu metro biraz karışık, biz anlayana kadar 3 gün geçti. Kendimizi Harlem'de ya da tuhaf bilmediğimiz yerlerde bulmadık ama siz siz olun dikkat edin. Uptown, Downtown konusunu kavrayın yeter.

Bir Broadway müzikali izlemek istiyorum diyorsanız biletinizi mutlaka uçak bileti aldığınız anda alın. Biletler erken çıkıyor. En ucuz bilet 60 dolar civarında ve bu biletler hemen tükeniyor. Biz Cabaret oyununa bilet almıştık Michelle Williams ve Alan Cumming oynuyorlardı. Kaprisli yıldızımız Michelle Williams hastalığı nedeniyle oyunda yer alamadı. Böyle bir durumda biletinizi iade edebiliyorsunuz ama biz böyle bir şey yapmadık. Oyun gayet güzel eğlenceli ve aynı zamanda bir zamanlar çılgın partilerin döndüğü Studio 54'de olması da artı bir puan oldu benim için.


Empire State Building'e çıkmak konusunda kararsızdık. -3 kere Paris'e gidip Eyfel'e çıkmamış insanım,böyle turistik aktiviteler beni bayıyor nedense- Çıkmaya karar verdik, eğer kalabalıksa döneriz diye düşündük akşam üstü daha boş olduğunu öğrenip 18.00 civarı gittik. Adamlar fabrika gibi çalışıyorlar, neredeyse hiç beklemeden kendimizi 86. katta bulduk, ücreti 29 dolar. Binanın çevresinde sıra olmadan sizi çıkaralım, sky ride yaptıralım vs lere kanmayın. O paraya da değer tavsiye ederim.


Bir de Özgürlük Heykeli durumu var, içine girmeme, üstüne çıkmama gerek yok diyorsanız Staten Island'a yarım saatte giden ve bedava olan feribotlarla uzaktan görme şansınız var. Biz öyle yaptık. Gayet de eğlenceliydi.


Central Park bambaşka bir durum.. Çılgın gibi koşan New Yorker'lar, çocukları ile beysbol oynayan adeta Amerikan filmlerinden fırlamış şirin aileler, romantik komedi çeksen sırıtmayacak çimlere uzanmış piknik yapan sevgililer, her yerden çıkan sincaplar, renkli kuşlar, alabildiğine yeşil koskocaman bir park. Buraya park demek de çok doğru değil ama adamların park anlayışı bu.


New York deyince akla plajlar, denize girmek çok gelmiyor ama metroyla Coney Island orada da Brighton Beach'de okyanusa girme ve upuzun kumsalda güneşlenme imkanınız var. Ayrıca bununla da  sınırlı değil, şehirden kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir çok plaj mevcut. Çoğunda giriş ücreti yok sadece şemsiyeniz olması gerekiyor yoksa da 10 dolara oradaki dükkanlardan bulmanız mümkün. Coney Island, Patti Smith'in Just Kids kitabında ve daha bir çok filmde geçen plajdan yürüyerek gidebileceğiniz sosisli sandviç yiyip lunaparkında çocuk olabileceğiniz eğlenceli bir yer.




Yeme içme durumu, Brooklyn,Village,Williamsburg, Upper East Side gibi bölgeleri başka bir yazıda anlatmam gerekecek sanırım.


New York çok güzel aradığınız her şeyi bulabilirsiniz ama ben daha Avrupa, Paris, Roma insanıyım sanırım. New York'da da yaşasam orada da bir Moda bulur oradan çıkmazdım herhalde kolay kolay..



Yorumlar

  1. çook güzel bir yazı olmuş, bir solukta okudum. menevşe

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar