AŞK Nedir? Ne Değildir?
Annemin evine gittiğimde yapmaktan en çok hoşlandığım şey, eski günlüklerimi karıştırmak. 16-20 yaş arası aralıksız günlük tuttum, daha sonraları aralıklı da olsa hep bir şeyler yazdım.
Günlüklerimin ana konusu; hep ben birine aşığım, ölüyorum, bitiyorum, onsuz olamıyorum, görüşemiyoruz vs. Ufak bir ayrıntı; 20 - 30 sayfada bir, ana konunun baş karakterinin ismi değişiyor. Olsun ama isim değişse de ben hep birini deli gibi seviyorum, bunalım şarkı sözleri yazıyorum, ha bir de defterlerin sonu hep fallarla dolu. O yaşlarda bizi yüzde kaç sevdiğini anlamak için yaptığımız matematiksel bir falımız vardı. O sayfalar hep farklı isimlere yapılmış işlemlerle dolu, %30 mu çıkmış, hımm ben de seni sevmiyorum eşek kafalı falan yazıyor altında. Ben mi çok komik mişim herkes mi o yaşta öyleydi bilmiyorum ama durumum içler acısıymış. Kızım o kadar aşık oluyorsun, ölüyorsun, bitiyorsun bir ara ver bari, diğerine de ölmeden önce. Haksızlık etmeyelim aralarda hayat çok zor, ben bu dünyaya niçin geldim temalı sıkıcı, ergen yazılarım da var. Üzerinize afiyet, biraz ayran gönüllüymüşüm.
Acı ama gerçek şimdi o kız karşımda olsaydı ona söyleyeceğim tek şey o yaşadıkların aşk falan değil, çeşitli hormonsal durumlar derdim. Yine de anlamazdı tabii ergen ya her şeye karşı çıkacak.
Ee o zaman aşk neymiş? Aşk biraz da aklın çalışmaya başlayınca ortaya çıkıyor 18 i biraz geçmek gerekiyor açıkçası, bir kere ilk gördüğün an aşık olursun, ilk görüşte aşka inanmam lafına da ben inanmam. Tanımadan etmeden aşık olacaksın. Hayatında bir kere aşık olursun lafı da palavra niye bir kere aşık olacakmışım arkadaş, hayat benim değil mi istediğim kadar olurum.
Bir kere onu gördüğün anda, kalp atışların hızlanıp ağzına gelecek, karnında ufak bir ağrı başlayacak, ateş basması, ellerin titremesi, kekeleme, yüzünde salak bir gülümseme, ağzın kuruyacak, o zaman diyeceksin ki bu normal bir şey değil, bir şeyler oluyor bana. Bu belirtiler hastalık belirtisi değil mi, evet evet ta kendisi. Hastalık. O yüzden aşkın, ilişkinin ilk 3-4 ayında var olup sonradan yok olup tadını bırakması gayet normal. Yoksa sürekli devam ederse ben ya açlıktan ölürüm ya da kalp çarpıntısından. Aşk biter yerini sevgiye bırakır gibi klişe bir cümlemiz var, doğru ama eksik. Aşk tamamen bitmez, o çarpıntıları, heyecanları, ağrıları daha mantıklı bir çerçevede yaşamanıza neden olur. Onu görünce yüzünüz güler, dokununca heyecanlanırsınız gibi. Kısacası aşk ile tatlandırılmış sevgi diyoruz biz buna.
Aşktan bahsedince hangi film aklıma geliyor diye, şöyle bir düşündüm. Los Amantes del Circulo Polar geldi. Ana ile Toto, Kutup Çizgisi Aşıkları. Güzel, sessiz bir aşk.
the Wristcutters, im juli, pride & prejudice de geldi sonra aklıma. Bağırtılı, çağırtılı, ölmeli, kanserli, kavgalı aşk filmlerini sevmiyorum ben. Aşkın içinde kavga da vardır ama az dozda tartışmalı, huzurlusu daha uzun sürer diye düşünüyorum. Umarım öyledir.
O yaşlarda bende aşıkmışım hep birilerine ve hatta bir şeylere. Bugün farkındayım ki şimdiye kadar hiç aşık olmadım. Peki onlar neydi dersen, hala üzerine düşünüyorum. Tek bildiğim onlar "aşk değilmiş" Bir şeyin ne olduğunu bilmemekte, bilmek kadar önemli.
YanıtlaSil