Sahi, Polyanna çalışıyor muydu?


Dün klasik pazar kahvaltımızı yaparken kız kardeşim,” farkında mısınız ben daha kötü bir insan oldum” dedi. “Artık kibarlıklar yapamıyorum, içimden ne gelirse dan diye söylüyorum, kimsenin yüzüne gülemiyorum”u da arkasına ekledi. Henüz 6-7 yıldır iş hayatında olmasına rağmen, kurumsal hayat onu o kadar yıpratmış ki artık kötü kalpli olduğuna inanıyor. O bu cümleleri söylerken ben de pembe gözlüklerimi ne zaman taktığımı hatırladım çünkü yaklaşık bir yıldır, hayat güzel, şanslıyız, para değil, önemli olan sağlıklı ve mutlu olmamız gibi büyük cümleler söylüyorum etrafımdakilere. Bir kaç yıldır işsizim, bu pembe gözlükleri giymek ve onlara adapte olmak için epey zamanım oldu. 

İşsizlik kötü bir şey, bize öğretilen, hiç bir şeye yaramıyorum hissi, bir amacının olmaması, para kazanamamak bunlar gerçekten kötü şeyler ama bundan bahsetmeyeceğim bu başka bir blog konusu. 

Çalışırken de mutlu olmayı, yaşanılan talihsizliklerle gülerek baş etmeyi çok istedim ama beceremedim. Günümüzün iş ve şehir hayatında bu epeyce zor. Kısaca bir çalışanın gününü düşünelim. Ben hafta sonu erkek arkadaşıma, kız kardeşime, falancaya bu mutluluk nutuklarını atıyorum. Bütün pazar gününü ertesi günün pazartesi olduğu gerçeğini yaşayarak günü bitiriyorlar. Sabahın kör karanlığında uyanıp, şık bir kıyafet giymeye çalışıp saçlarını başlarını düzeltip kışın soğuğunda dışarı çıkıyorlar. Kulaklarında benim sesim "ne güzel, hem günü kaybetmemiş hem de sabah erken kalkarak zinde oluyorsunuz" bunları hatırlayıp yüzlerine ufak bir gülümseme geliyor. Kendinden emin şekilde yolda yürürken, sokakta karşılaşabilecek araba kornası, tüküren bağıran insanlar, sinirli suratlar, uyuyan kafalar bu öğelerle iş yerlerine varıyorlar. Sıcak bir ortam, masaları, çayları kahveleri, kafalarında bu benim yapmak istediğim iş mi mutlu muyum cümleleri dönerken, yine benim sesim "hayatta yaptığınız hiç bir şeyden pişman olmayın, bunu yapmanızın da elbet bir nedeni vardır, ama tabi ki yapmak istediğiniz tutkuyla bağlı olduğunuz bir iş varsa onun hayaliyle amaca yönelik çalışıp bu döneminizi verimli geçirin" Yine ufak bir gülümsemeyle işe devam ederken; iş arkadaşının, üstünde olan birinin, tuhaf bir mailin, gergin bir telefon konuşmasının huzursuzluğuyla bir sorgulama daha derken artık gülümsemeye takatinin kalmaması. Günü bir şekilde geçirip, akşam eve dönüş yolunda üzerine bir de trafik çekince eve mutsuz gelen bir kişi. Bu kişiye istediğin nutuğu at, bütün hayat güzel cümlelerini söyle bir işe yaramaz çünkü son gülümseme çabasını üç dört saat önce harcamıştır bile. 

Hayat koşullarının insanı duygusuz, negatif , mutsuz hale getirmesi o kadar kolay ki. Hayat kolay değil bunu biliyorum ama gitgide daha da zorlaşmıyor mu? Mutlu olmak, olmaya çalışmak bu kadar zor mu olmalı? Şehirde yaşamanın, para kazanmanın bedeli mutsuz, kötü insanlar olmak mı?

Ben de çalışmak istiyorum. Küçük stresleri, gerginlikleri de olsa gece yatağa yattığımda bugün ne güzeldi dediğim mutlu olduğum bir işte çalışmak istiyorum. Evde oturup; mutlu olun, huzurlu olun demek kolay. Olması gereken, çalışarak geçirdiğim günün akşamında yüzüm gülerken "hayat güzel" diyebilmektir.

p.s. yine de inat edin, kafa tutun, gün içinde sizi mutlu eden şeylere tutunun, etmeyenlere değil..

Yorumlar

Popüler Yayınlar